Değişimde Eksen’inde Kala Bilmek

01.08.2015 20:31

Değişimde Eksen’inde Kala Bilmek

Her toplum, üyeleri arasındaki dayanışma şuuru ile belirmekle birlikte, bu dayanışma aynı zamanda bütün toplumlarda bir takım yıkıcı nitelikte olmayan farklılıkların varlığını da zorunlu kılar. Tarihi süreç içinde sık görüldüğü toplumlarda köklü değişimlere yol açmış ve toplumlar yenilikçi, reformist beklentiler içine girerek yeni bir takım arayışlar sonucu  sosyo-ekonomik kurumlar ve örgütlenmelere başvurmuşlar.

Bütün bu arayışlarla birlikte her ülkede, farklı düşünce, inanç, vakıf, dernek, sivil toplum örgütleri kurulmuştur. Bu cemiyet ve cemaat toplum hayatında yer alan farklılıklar, farklılaşma ile bütünleşme birlikte var olmayı güçlendirmelidir. Toplumdaki bu farklar, toplumsal dayanışmayı engellemediği gibi sosyal bütünleşmeye de yardım ettiğinden, birçok sosyolog, sosyal gelişmeyi, bir farklılaşma ve bütünleşme süreci saymaktadır. Ayrıca bilinmelidir ki toplum içindeki çeşitlilik o toplumun zenginliğidir.

Dolayısıyla toplumsal çözümlemede ve ideal toplum beklentilerinde, kültürel bütünleşme önemli roller ifade eder. Kültür ve toplum, birlikte var olan gerçekler olarak ifade edilebilir. Kültür, bir bakıma toplumun çimentosudur.Arayışların başkalaşınca merkezin birlikte var olma mücadelesi sonucunda; Kavgalar,Savaşlar, yok oluşlar, yıkımlar,devrimler, tarihe iz bırakanlar veya tarihin karanlıklarında boğulup gidenler olarak sonuçlanmıştır.

Bütün ideolojiler, inançlar hatta kurumlar kendi medeniyet tasavvuru çerçevesinde kendilerine yer edinmeye çalışmış; varoluş mücadelesi  vermişlerdir.Bu zorlu mücadeleye girişenlerin kimileri,ilk çıktıkları yoldan ayrılmış, eksenini kaybetmiş,doğru bildiği yoldan çark etmiş veya o yola baş koyan insanları kandırmış olabilirler.Hatta veya hatta  insanların kutsal değerlerini suiistimal edip o insanların karşısındaki düşüncelere, ideolojilere hizmet etmiş olabilirler.Değişim bütün toplumların ortak özelliğidir.

Ülkemizde çözüm süreci ile birlikte Demokratikleşme, modernleşme ve küreselleşme yolunda dünya çapında değişimlere yol açan projelere sahip olma hedefine giderken, bölgenin en önemli ilham kaynağı ve güçlü ülkesi  yolunda ilerleyen Türkiye’nin Değişimin dinamik gücü genç  nüfusu, ekonomik sorunlarında kurtulmuş, terör nedeniyle boşalan köylere  tersine  göçün olduğu, kültürel yayılmaların kardeşlik hukuku içinde yaşandığı bir iklimin olması, toplumsal düzende istikrar ve çatışmaları durduğu bir dönemdeyken. işler iyi giderken toplumsal değişmeyi etkileyen tüm faktörlere sahip ülkemizin büyümesini sekteye uğratmaktan başka bir şey değildir.Üçüncü köprü, havaalanı ve kanal İstanbul gibi hayatı önem taşıyan projeleri engellemektir.

Ülkemizin iş gücü, çeşitli ve bol hammadde varlığı.Termik santrallerin doğal gaza dönüştürülme çalışmalarına önem verilmesi,Güçlü ve bol su kaynaklarına sahip oluşumuz,akarsuların gücünden elektrik enerjisi sağlamak için son yıllarda büyük barajlar yapılmış ve bir kısmı da yapılmaktadır.

Manevi ekseninde kopan Cemaatın tepesinde şahışlar, şu anda ülkedeki yaşanan gelişmelerin ve üstlendiği misyonun uluslar arası boyutunu ve sonuçlarını da dikkat almamış olamaz.Bu bütünleşme durumunda bir dış faktör vasıtalı bir birlik oluşturabilir. Buna dikkat etmek gerekir. Bu nedenle kültürel bütünleşme için kendilerini kamufala için Türkçe Olimpiyatları olmak üzere çeşitli etkinlikler düzenleyerek ülkede herkesin beğenisini kazanmıştır. Emellerine ulaşmış; ancak eğitimi bir dönem ulusalcıların,vesayetçilerin,Kemalist düşüncelerin Atatürk üzerinde her türlü çıkar ilişkilerin mubah saydıkları gibi yol izlemeye başladılar. Cemaatin geldiği nokta örgüt haline dönüşmesi ve devlete ortak olma arzusu   ve paralel bir yapı halini meşru bir konuma getirmeye çalışması.Ülkemizi felakete sürükler duruma getirmiştir. Hizmet amacından sapmış, hezimete dönüşmüştür. İşte bu hareket değişimde ekseninde kaymaktır.

Durkheim’e göre birey, kendisine benzeyen öteki kişilerle birleşerek bir toplumsal varlık meydana getirir ve kendisi de bu toplumsal varlığın bir parçası olur. Cemaat yapısı koordine edilmiş ve merkezi bir otoriteye karşılıklı bağımlılığın ve toplumsal bağların zayıf olmasına, kolektif duygular ve inançlar egemendir, bireysel bilinç ender olarak gözlenebilir. Yargı,hukuk ve güvenlik özerkleşirse.emirleri devletin yetkililerinden değil, üstlerini görmezden gelen anlayış ve yapı alır. (ağabeylerinden,dolaysıyla ağabeylerinden bağlı Siyonist,masonik düşünce ve inanca bağlı  kişilerdir. Piramidin tepesinde kim vardır.?) nitekim buna hepimiz şahit olduk ,gerisini siz düşünün. Davam için gerekirse ülkeyi feda edin anlayışın neye hizmet ettiğini düşünmemiz gerekir.

Ülkemizi son dönemlerde zora sokan gezi olaylarından sonra 17 aralık küresel operasyonu ile kastedilen hedef olan ülkemizdeki barış ve kardeşliğimize darbe vurmaktı.

Toplumsal yaşam içerisinde bu tür sosyal gruplar, sosyal hayatın hareketli bir pazarlık ve menfaat çatışması içerisine girebilirler. Durkheim’e göre, toplumlar cemaat hayatından cemiyet hayatına geçtikçe kolektif şuur, ferdi şuurları sardığı oranda, benzerliğe dayanan mekanik dayanışma güçlenir, kişilik de o oranda silinir.

Hatırlatmadan geçemeyeceğim, "Ne ibrettir kızarmak bilmeyen çehren, Bırak kardeşim tahsili; git önce edep, haya öğren." diyen şairimiz Mehmet Akif Ersoy edep ve haya’dan kastettiği,içinde büyük mana taşıyan bu sözlerin temelinde itikat,iman ve sadakat vardır.Yazıklar olsun bu değerlerden kopanlara demeliyiz.

Daha önce  ülkemiz üzerinde faiz lobisinin gayret ve çabası; Gezi Parkı olaylarını masum bir eylem gibi göstererek hedef mevcut hükümeti alarak ülkede kaos ortamı yaratmak, bu olaylardan nemalanmaktı. Gerçekten amaç 3 veya 5 ağaç olmadığını, arkasında uluslararası bir komplo olduğuna hepimiz şahit olduk. Muslukları kesilince, rantiyeciler yeni planlar, eylemler, üretmeye ve  senaryoları yazmaya devam edeceklerdir. Maksat ülke gündemini meşgul etmek; büyümeyi önlemek, zaman ve güç kaybettirmek. Gezi Parkı protestolarında Türkiye’nin güvenli ülke imajını zedelemek yeniden ülkeyi kontrollerine almak ve emellerine ulaşmaktır.

Başta İngiltere, Almanya ve diğer AB üye ülkelerinin parlamentosunun almış olduğu kararları incelediğimizde görüleceği gibi asıl nedeni; Türkiye’nin coğrafi üstünlüğü,bölgesinde küresel güç ve lider ülke konumuna gelmesi,son yıllardaki ekonomik bağımsızlık fikri ve IMF’den uzaklaşması gibi ekonomik politikaların güçlenmesi AB  ve emperyalist güçlerin politikalarıyla örtüşmemektedir. Çünkü 300 yıldır varlığını kontrol ettikleri  denge ve denklemlerin değişeceği korkusu hasıl olmuştur.İşte bu nedenlerle içerideki hainler, dışarıdaki işbirlikçilerin ekmeğinde, özgürlüğünde saygın olması için her türlü illegal yapılanmadan yararlanmaktadırlar. Siyonist İsrail ve ABD’deki çocuklarına hizmet etmek. Dolaysıyla uşaklarını himaye ederek kontrollü bir şekilde ülkemize yeni kadife devrimlere hazırlamak veya yeni bir bahara getirmek.görüldüğü üzere; işin uluslar arası boyutu Türkiye’ deki boyutunda az önemli değildir. Çünkü cemaat uluslar arası ölçekte bir faaliyet içindedir. Eylemlerin ana sebebi 2023 projelerini önlemektir. Yeni bir yapılanma için  çıkarlarını  her şeyin üstünde tutamazlar. Devletin ve toplumun çıkarlarına tercih edilemez. Ekonomik kalkınma ve modernleşmeye rağmen, toplumda çeşitli bunalımların ve krizlerin ortaya çıkmasıyla, şantaj ve  kumpaslar kurarak, ülkemizi neredeyse kaosa sürüklemiştir. Yeni senaryolar üreterek ülkemizi karıştırmalarına müsaade etmeyeceğiz. Bu ülkede yaşayan 76 milyon vatan evladının tamamının vicdani sorumluluğudur.

Oysa kutsal kitabımız kuran-ı kerim’de yüce Allah-u Teâlâ şöyle emrediyor: Ey îmân edenler! Allah'a itâat edin; peygambere ve sizden olan ülü'l-emre (emir sâhibi idârecilerinize) de itâat edin! O hâlde bir şey hakkında ihtilâfa düşerseniz, Allah'a ve âhiret gününe îmân ediyorsanız, artık onu Allah'a ve peygambere arz edin! Bu hem hayırlı, hem de netîce  i'tibârıyla daha güzeldir. Ayeti celile’de; bizim gibi inan ve düşünen emir sahibi idarecilere itaat etmek düşüyor.ihtilafa düşenlerin dolaysıyla hedef seçtikleri Başbakanımıza , ülkemize ve tüm inananlara yapılan çirkin  eylem ve küresel darbelere hizmettir. Aslında  ümmeti muhammed’dın tamamına yapılmış saldırılardır.

Bunun neticesi itibariyle inananların uyanışına vesile olacaktır. İslam coğrafya’sında yaşanan herkesimin umudu ve ülküsü Türkiye ve Başbakan olmuştur. Fakat bu grupların kendi menfaatlerini elde etme gayretleri, kanunlardan ve toplum gerçeğinden habersiz sürdüremeyeceklerini anlamalıdırlar. Adalet gerçek anlamda bağımsız ve yargılamayı hukuk normları çerçevesinde gerçekleşmesi önemlidir. Sosyal hayatı düzenleyen kurallar; hukuk kuralları, din kuralları, ahlak kuralları, görgü kuralları kişilerin  yorumuyla değiştirilemez. Yeni bir öğreti haline getirilemez. Asıl olan, kültürel bütünleşme özellikleri gösteren yapının korunması ve yönlendirilmesidir.Toplumsal yapının sağlıklı ölçütler içerisinde varlığını sürdürebilmesi için sosyal yapıdaki unsurların ahenkli bir şekilde bütünleşmiş bir özellik göstermesi beklenir.

Ancak bir milletin ana hedefi maddi ve manevi kültürlerin her ikisinde birden ahenk içinde ilerleme olmalıdır. Aksi bir durumda, yani maddi kültürle, manevi kültür arasında meydana gelebilecek ahenksizlikler toplumsal buhranlara yol açması kaçınılmazdır. Bir takım sorunların ortaya çıkacağı muhtemeldir.  Bu gün Ortadoğu coğrafya’sında yaşanan savaşlar sonucu yok olan milletler ve asimile olan toplumları hüzün içinde seyrediyoruz.

Sosyal yapının sağlamlığı ise güçlü devletin varlığı ve bağımsızlığını ifade eder. Sosyal bütünleşme, dar ve sınırlı bir mensubiyet şuurunun üstünde milli seviyede kapsamlı bir mensubiyet şuurunun hissedilmesi ve fark edilmesidir. Şanlı tarihimize baktığımızda güçlü devletler kurabilmenin ilk şartlarından birisidir. Sosyal değişmenin kültürel bütünleşme ile ifade edilen, toplumun bütün sosyal gruplarını, organizasyonlarını ve kurumlarını bir mânâ etrafında birleştirebilme, bütünleştirmedir. Kültürel bütünleşme, toplumun kendi tarihi içinde oluşturduğu ve diğer toplumlardan farklı telakki edilmesini sağlayan medeniyet değerleri, maddi kültür unsurları ile bütünleşmesi olarak kabul edilir.

Maneviyatından aldığı  Kültürel unsurlar (Ümmet anlayışı) sayesinde; milletleri millet yapan ve diğer milletlerden ayıran, onlara mili şahsiyet veren dil, din, örf ve adetler birliği gibi unsurlardır. Nitekim ecdadımız bu değerler ışığında yeni ülkeler kurmuş ve imparatorluklar oluşturmuş. bu talim ve terbiye ile yetişmiş bir çok vatan evladı siyasetçi, alim, ulema başka ülkelere hizmet etmemişlerdir. Bütün benliklerini vatana, millete ve kutsal değerler hizmet için harcamışlar. Tüm cemiyetlerin, cemaatlerin her bakımdan kendilerini mutlu ve huzurlu yaşandığı ülkemize sığınmıştır. Kültür unsurları arasında daha büyük bir yaklaşma durumunun ümmet bilincinin ortaya çıkardığı bütünleşme halidir.

Demokratikleşme süreci, sosyal politikaların uygulanması, kültür ve sanat alanlarında topluma birleştirici mesajların iletiminin sağlanması, sosyal bütünleşmenin gerçekleşmesi için gerekli temel şartlardan bazılarıdır. Bu anlamda bu şartların hem zihniyet hem de sosyal şartlar itibariyle kazanımında sivil toplum düşüncesi ve sivil toplum örgütlerinin işlevleri göz ardı edilemez. Bu görevi herhangi bir fayda beklemeden üstlenen akil adamlardan Konfederasyonumuzun Genel Başkan’ında öncülük ettiği bu kardeşlik ikliminde emeği geçenlerin takdire şayan çalışmaları sonucu; ülkemize kazandırdıkları barış ortamını sayesinde. Artık şehitler gelmiyor. Evlerden feryat ve figanlar yükselmediği gibi eşler dul, çocuklar yetim kalmıyor.

Sosyal yapı demokrasilerde organik bir bütündür, birbirleriyle ilintili parçalardan meydana gelir. Sosyal bütünleşme ise, sosyal yapıyı oluşturan unsurlar arası tamlaşmadır. Sosyal bütünleşme, toplumu oluşturan birey, grup eylemleri gibi toplumsal alan öğeleri ile kurumlar, değerler, normlar gibi kültürel alan öğelerinin anlaşma uyum içinde olması halidir.

Bu manada Sorokin, güçlü medeniyetler kurmuş toplumları, mana etrafında bütünleşmiş toplumlar  olarak nitelendirmektedir.

Geldiğimiz noktada suçlu arama yerine; kimin haklı veya kimin halksız olduğu olduğunu önemi yoktur. Önemli olan her an etrafımızda dönen girdaplardan birine kendimiz kaptırmayacak olmamız. Artık karşımızdakini suçlamak yerine önlem almamız gerekiyor. Aksi takdirde sadece birimiz veya ikimiz değil, hepimiz bu kasırganın kurbanları oluruz.Ülkemizi sıkıntılara sokabiliriz. Bugünkü yaşama güvencemiz olmayacağı gibi, hak ve hukukumuzu savunamaz duruma gelebiliriz. Gerçek eksenimizden daha da uzaklaşmadan, herkesimin  kendini silkeleyip gerekirse bir daha tövbe edip, doğruya yönelip, saadetin, hakkın, iyinin, güzelliğin ölçütü İslam’ı çerçevede kendimizi değerlendirmemiz gerekir.

Başkalarının değirmenine su taşımayı bırakıp. Bütünleştiğimiz Cuma günü okunan bu güzel duamızı bir kez daha tekrar etmemize ihtiyaç vardır. "Allah’ım, islam’a ve Müslümanlara yardım  eyle. Devletimizi ve milletimizi her türlü kötülükten, bela ve afetten koru. Bizi, ana, babamızı ve bütün  geçmişlerimizi bağışla. Şüphesiz sen işiten ve duaları kabul edensin." deyip, hep beraber gaflet uykusundan uyanmamız lazım.

Aklı selim’in galip geleceğine inanıyorum.

                                                                                 Mehmet Cemal Çivi

                                                                                 Genel Başkan Vekili

 

 

 

 

İLGİLİ FOTOĞRAFLAR